ADD’den ABD Senatosunun ‘Ermeni kararı’na tepki
ADD Orhangazi Şube Başkanı İsmail SAİDOĞLU, ABD Senatosunun 1915 Ermeni olaylarını “soykırım” olarak tanıyan bir karar tasarısını kabul etmesine ilişkin kararı kınadı.
Atatürkçü Düşünce Derneği Orhangazi Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Saidoğlu yaptığı yazılı açıklamada “Bugün bize Ermeni Soykırımı yalanını dayatanlar, dün bize Sevr’i dayatanlardır. Dün onları dize getirdik. Bugün de dize getirmeliyiz.” diyerek şu açıklamayı yaptı
Türkleri soykırım yapmakla suçlayanlar uluslararası hukuku da açık biçimde ihlal etmektedirler. Birleşmiş Milletlerin 9 Aralık 1948 tarihli Soykırımla Mücadele Sözleşmesi hangi olayın soykırım olarak tanımlanabileceği yetkisini sadece o olayın cereyan ettiği ülkenin ilgili mahkemesine veya yetkili kılınmış bir uluslararası mahkemeye vermektedir.
Bugün Ermenistan’ın beklentileri doğrultusunda Türklerin soykırım yaptığını iddia eden parlamentolar, uluslararası kuruluşlar ve siyasetçiler sözleşmenin bu hükmünü yok sayarak kendilerini mahkeme yerine koymak gafletine düşmektedirler.
Bunlar, Amerika’daki 69 ünlü tarihçinin 1985 tarihinde yaptıkları açıklamada Ermenilerin soykırım iddialarını kabul etmediklerini de gözden kaçırmak istemektedirler.
Saidoğlu: “ERMENİ SOYKIRIMI TARİHİN ÇARPTIRILMASIDIR”
Ermeni soykırımı Tarihin çarptırılmasıdır. Ermenistan, “hesap sorması değil, hesap vermesi” gereken bir ülkedir.
Çünkü: Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasının yolunu açan 1878 Berlin Andlaşması sonrası, kendilerine Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti kurma vaadi verilen Osmanlı Ermenileri:
Ermeni İhtilal Komiteleriyle devlete karşı 1888-1915 yılları arasında tıpkı bugün PKK’nın yaptığı gibi binlerce kişinin ölümüne sebep olan baskın ve katliamlar gerçekleştirmiş,
1. Dünya Savaşında Doğu Anadolu’yu işgal eden çarlık Rusyası ordularında Osmanlı’ya karşı savaşmış, katliamlar yapmış, Kurtuluş Savaşında Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu işgal eden Fransız ordularında yer almış ve,
Dönemin hükümeti tarafından çıkarılan tehcir (zorunlu göç) yasası kapsamında askeri bir tedbir olarak olayların yoğun yaşandığı yerlerden, yine Osmanlı toprağı olan başka vilayetlere göç ettirilmişlerdir.
85.000 Osmanlı Ermenisinin yaşadığı İstanbul’da soykırım günü ilan edilen 24 Nisan 1915 günü, sadece 2345 Ermeni’nin tutuklandığı sabittir, belgelidir. Bu durum bile olayın bir soykırım olmadığının en basit kanıtıdır.Yine 1914 yılı Osmanlı nüfus sayımında 1.229.000 Ermeni nüfusu olduğu, bunun yaklaşık 500.000’inin zorunlu göçe tabi tutulduğu, göç edenlerin geriye dönenleri, Kafkaslara, İran’a gidenleri bulunduğu devlet arşiv ve belgeleriyle sabittir.Esasen bu döneme ait tüm devlet arşivleri işgal kuvvetlerince toplanıp İngiltere’ye götürüldüğü ve incelendiği halde herhangi bir suç delili bulunamadığı da bir tarihsel gerçektir.İşte bu nedenlerle (Ermeni Soykırımı) iddiası kocaman bir tarihi yalandır.
(Ermeni Soykırımı) iddiasının hukuki dayanağı da yoktur.
Çünkü: Soykırım; 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırım Sözleşmesinde: (Ulusal, etnik, ırksal, yada dinsel bir gurubun kısmen yada tamamen gerçek kişiler tarafından, kasten ortadan kaldırılması) olarak tanımlamıştır.
Buna göre:
a) Kişiler soykırımla suçlanabilir, devletler ve milletler değil.
b) Bu suç, (ortadan kaldırma) özel kastı ile işlenmelidir.
c) Soykırım suçu işlendiğine ancak, suçun işlendiği ülke yetkili mahkemesi, ya da yargılama yetkisine sahip olan uluslararası bir ceza mahkemesi karar verebilir.
Oysa (Ermeni Soykırımı) yalanı ile Türkiye ve Türkler suçlanmaktadır. Olayda (Ermeni ırkını ortadan kaldırma) özel kastı olduğu iddiası gülünçtür. Bunu gösteren tek bir belge yoktur. Soykırım konusunda Türkiye aleyhine verilmiş ulusal ya da uluslararası bir yargı kararı yoktur. Ama aksi yolda, yani soykırım iddialarını boşa çıkaran üç ayrı yargı kararı vardır:Bunlar:
a) 1915- 1916 Osmanlı Harp Divanlarında yapılan yargılamalarda, Ermenileri yok etme kastı bulunmadığı ortaya çıkmıştır.
b) İşgal kuvvetleri eliyle kurulan, 1919 Harp divanlarının mahkûmiyet kararları sonradan tanınan temyiz yolunda beraatlerle sonuçlanmıştır. (Aynı bugün Balyoz’da olduğu gibi)
c) İngilizlerce, Ermeni katliamı iddiasıyla Malta’ya gönderilen Türkler hakkında İngiliz kraliyet Başsavcılığı dava açacak delil bulamadığı için kovuşturmaya yer olmadığına karar verip tutukluları salıvermiştir.
Yani (Ermeni Soykırımı ) yalanı hukuken de çökmüştür.
Türkiye karşıtı propagandaların etkisi altına girenler; Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı yıllarında yüzbinlerce masum Türkü öldürdüğünü görmezlikten gelmekte, gene Ermenilerin 26 Şubat 1992 tarihinde gerçekleştirdikleri Hocali Katliamında ‘106’sı kadın, 83’ü çocuk’ 613 Azeri soydaşımızı katlettiklerini unutturmaya çalışmakta, Ermenistan’ın Yukarı Karabağ ve civarında yaşayan yaklaşık bir milyon Azeriyi evlerinden kopararak göçe zorladıklarını, Azeri topraklarının % 20’sini işgal ettiğini göz ardı etmektedirler.
40’tan fazla Türk Büyükelçisi ve diplomatını katleden Ermeni ASALA terör örgütü anısına Erivan’da Yerablur Askeri Mezarlığında anıt dikerek bu terör örgütüne açıkça sahip çıkan Ermenistan, “hesap sorması değil, hesap vermesi” gereken bir ülkedir.
Bugünü değerlendirelim. SEVR’le başlatılan oyun Lozan’la çökmüş, soykırım iddiaları, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması sonrasında kurulan güçlü Türkiye Cumhuriyeti karşısında tozlu raflara kaldırılmış, nevar ki 1970, özellikle 1980 sonrası, küreselleşmeye zorlanan yeni dünya düzeninde Türkiye Cumhuriyeti ulus devletinin emperyalist BATI tarafından yine hedef alınması sürecinde, PKK terörüyle birlikte yeniden önümüze konmuştur.
Amaçları SEVR’i hortlatmaktır.
Atatürkçü Düşünce Derneği olarak barıştan yana olan tüm devletlere sesleniyoruz: Yüzyıllarca bu topraklarda birlikte, kardeşçe yaşamış olan Türklerle Ermenileri; Osmanlı’nın paylaşılması sürecinde kendi emperyalist emelleri için birbirine düşman eden, Birinci Dünya Savaşında 9 cephede ve Batı’da Çanakkale’de bize SEVR’İ dayatanlarla vatan için savaşan Türkleri, Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermeni devleti kurma vaadi ile kandırıp, Ermeni İhtilal Komiteleri eliyle arkadan vurduran, Ve bu trajedinin yaşanmasına neden olan, HAÇLI zihniyetini, Dünya barışını zedeleyen emperyalizmi, Mahkûm edin. Mahkûm edin ki Dünya Barışı doğsun.
SAİDOĞLU; Dünya Kamuoyunun desteğini de alarak, Türkiye’den Toprak ve Tazminat taleplerini legalize etmek için Yüz yıldır sürdürülen Diaspora çığırtkanlığına pabuç bırakmayız. Dik duralım. Çünkü bu mesele Lozan’da son bulmuştur.
Atatürkçü Düşünce Derneği Olarak ABD Senatosu’nun karar tasarısını kabul etmesini ve izlenen bu sorumsuz politikaları şiddetle kınıyor, Türk siyaset adamlarını bu konuda daha kararlı bir tutum izlemeye davet ediyor, yabancı devlet adamlarını ve parlamentoları da Türk milletini incitecek gerçek dışı suçlamalardan vaz geçmeye çağırıyoruz.dedi
İsmail SAİDOĞLU
Atatürkçü Düşünce Derneği
Orhangazi Şubesi
Yönetim Kurulu Başkanı