Bir Pazar Sabahı Orhangazi Kar altında
Değerli Dostlar Adalet ve Demokrasi Haftasında yine sizlerle birlikte bir aradayız.
90’lı yıllarda Uğur Mumcu’yu katledenler;
Bahriye Üçok’u,Muammer Aksoy’u,Ahmet Taner Kışlalı’yı,Necip Hablemitoğlu’nu,Çetin Emeç’i,Bedrettin Cömert’i,Bedri Karafakioğlu’nu, Cavit Orhan Tütengil’i,Onat Kutlar’ı,Metin Göktepe’yi ,Turan Dursun’u, Savcı Doğan Öz’ü, Sendikacı Kemal Türkler’i,Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul…. Gaffar Okkan’ı ve Jand. Gn. Komutanı Org. Eşref Bitlis’i de…..katledenlerdir.
Türk Ulusu’nun bu yiğit ve onurlu evlatlarını aramızdan alanlar;Bahçelievler, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi… katliamlarını da tertipleyenlerdir.Temeli bilim ve kültür olan Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik hukuk devleti olmasından, bağımsız olmasından; kadınlarının, emekçilerinin, yurtseverlerinin onurlu ve başları dik olmasından rahatsızlık duyan karanlık güçlerdir onlar.
Arkadaşlar,
Uğur Mumcu da dahil, pek çok gazetecimizi, aydınımızı, bilim adamımızı ve daha nice yurtsever insanımızı acımasızca ve hunharca katleden caniler henüz yakalanmış değillerdir.Dosyaları zaman aşımından raflara kaldırılmıştır
Oysa ölüm emirlerini verenlerin, bu pusuları ve kumpasları kuranların kim olduklarını çok iyi bilmekteyiz. Onlar 1919’larda da vardı…1930′larda Mustafa Fehmi Kubilay’ı aramızdan alanlarda onlardı. Onlar, tarihsel – toplumsal belleğimizin bir kenarında silinmeyecek biçimde yazılıdırlar.
Türk aydınlamasına katkıda bulunan ve Atatürk’ün kurduğu demokratik, laik ve hukuka saygılı sosyal devlet düzenini koruma ve geliştirme için çalışan ve bu uğurda hayatını kaybedenler için bugun bir aradayız insanlara da ayrıca ışık tuttukları için çok saygı duyuyorum
Türkiye’deki sürece baktığımızda “Hepimize T.C. kimlik numarası verildi. ‘Ne güzel’ dedik, işlerimiz kolayca halledilebilecek. Sonra bir de baktık ki hiçbir işi o numara olmadan yaptıramıyoruz.
Sonra sokak başlarına kameralar kondu ‘güvende olacağız’ dedik. Bir de baktık ki evimizden çıktığımız anda gözlenmeden hiçbir yere gidemiyoruz.
Türk Ceza Kanunu değişti, ‘bize uygun ceza kanunu’ olacak diye her gün gazeteler bize müjde verdi. Bir de baktık, gizli tanıklık geldi.
‘Bundan sonra Susurluk olmayacak’ dediler, gördük ki dağda terörist kovalayan kahramanlar, kovaladıkları teröristlerin ifadeleriyle zindanlara atıldılar.
Yatak odalarına kameralar yerleştirildi. Kamera yerleştirenleri el birliğiyle yerden yere vuracağımıza, görüntülerdeki kahramanları yerden yere vurduk.
Hayatında eline silah almamış kişileri, hükümeti yıkmak için komplolar düzenlediğine inandırıldık.
Ondan sonra da nasıl olur da bugünlere geliriz diye hayıflanır durur olduk. Toplum önümüzdeki 100 yılı etkileyecek bir Yerel Genel ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi süreci geçirdi. Doğmamış çocukların geleceği attığımız oylarla şekillendirildi.’
Bugünler de onları çok arıyoruz. Onun gibileri. Bence aslında bugün aslında yaşasalardı bugüne gelmezdik. Yani bugün ki teslimiyetçi, ulusalcı olmayan, ülke bütünlüğünü savunmayan, hatta üste numaralı cumhuriyetçilik ve benzeri şeyler gelişip iktidar olmazdı. Onlar demek ki bilinçli olarak yok edildiler, ölümsüzlüğe bırakıldılar. Onun için gerçekten onları anarken, ’Ah yaşasalardı’ demek, bana çok şey geliyor, yaşasalardı zaten bunlar olmazdı. Bu duruma Türkiye düşmezdi.
En çok muhtaç olduğumuz bir dönemde onlarsız savaşıyoruz ama, tıpkı Ataol Behramoğlu’nun bir şiirinde söylediği gibi ‘Uğur öldü ama Uğurlar çoğaldı’ Evet, giderekte çoğalıyorlar ve bütün bu yeni Uğurlar, genç yaşlı Uğurlar el ele vererek Türkiye Cumhuriyeti’ni, ülkemizi ayakta tutmak zorundayız. Onların anılarına saygıyla önlerinde eğiliyorum.
Avrupa Birliği’nden, IMF’den, Dünya Bankası’ndan, Amerika’dan gelen ne kadar tasarı varsa, hepsi gece yarıları sabaha karşı, şakır şakır eller inip kalıyor, yasa geçiyor..
Hukuk devletinin yok etmek isteyenler, cumhuriyet rejimini yok etmek isteyenler, ulusal devleti tasfiye etmek isteyenler, bu bölgede emperyal amaçlı İngiltere’nin başlattığı, Amerika’nın devam ettirdiği İsrail’in sürdürmek istediği bölgesel konfederasyonu bölge ülkelerine dayattıkları noktada, Büyük Ortadoğu Projesine bakın, bölge ülkelerde arazileri var, ülkeleri var, halklar var. Halklarla oynarsınız ama ülkelerle oynarsınız, devler kavramı yok. Başkentler de yok çünkü başkentlerde devletler var. İşte bu birikim yok edilmek isteniyor.
Evet Osmanlı sonrası bu bölgede kurulan Türkiye dışındaki bütün devletlere Batılılar ne diyor biliyor musunuz?’Benzin İstasyonlar’. Ortadoğu’daki ülkeleri ciddiye almıyorlar, problem buradadır, Türkiye’dedir. Türkiye’de hala devlet birikimi vardır geleneği vardır, 1000 yıllık bir birikimdir, 96 yıllık cumhuriyettir, problem buradadır. Dışardan finanse ediliyorlar, yönlendiriliyorlar ve Türkiye’deki Atatürkçü birikimi, cumhuriyet birikimini yok ederek araziyi düzlemek istiyorlar. Büyük Ortadoğu Projesi’nde başkent İstanbul’dur Ankara değil, Büyük İsrail Projesi’nde başkent Kudüs’tür Ankara değil.
Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak ya yıpratıldık ya tasfiye edildik. Her Atatürkçü öldüğünde Türk aydını biraz daha sindirildi. Uğur Mumcu bugün yaşasaydı, Türkiye böyle olmazdı. Bir ‘Die Pietro’ olayını yaşardı Türkiye. İtalya’da mafyayı kaldırıp attılar devleti temizlediler.Biz yapabildik mi bunu?Eğer Uğur Mumcu yaşasaydı Türkiye’nin ‘Die Pietro’su olurdu. Muammer Aksoy yaşasaydı Türkiye’de hukuk devleti bu durumda olmazdı. Biz her şeye rağmen Atatürkçü Düşünce Derneği’ni ayakta tutmaya çalışıyoruz, 350 şubesi ve 150000 üyesiyle bugün Türkiye’nin ve Avrupa’nın en büyük kitle örgütü haline gelen bir kurum.
Arkadaşlar,
Atatürk ilke ve devrimlerinin yürekli savunucusu Uğur MUMCU bir söyleşisinde şöyle demektedir :
“Hangi iktidar din sömürüsüne sığınmışsa, yıkılmıştır.”
Evet, bugün yaşadıklarımız O’nun bu saptamasının ve öngörüsünün gerçekleşmesinden başka bir şey değildir. Din maskesi altında kurulan saadet zincirleri, rüşvet, soygun, vurgun ve talan dayanışması çatırdamıştır.
Yıkılacaklardır!
Bizler, bize bu ülkeyi canları ve kanları pahasına teslim edenler kadar namuslu, cesaretli ve kararlı olmak zorundayız. Bugün için en büyük tehlike dinci ve gerici yapılanmadır. Ülkemizi örümcek ağı gibi saran bu cemaat, tarikat ve bölücü ittifaka karşı uyanık olmak zorundayız. Bu ittifakı dağıtmak yok etmek asli görevimiz olmalıdır.
Cumhuriyetin, çağdaşlığın, demokrasinin, Atatürk devrimlerinin, ulusal bütünlüğün yılmaz savunucusu Uğur Mumcu’nun kaybından duyduğu acıyı bir kez daha ifade ederken, onun uğruna yaşamını verdiği değerlerin savunucusu olmayı sürdüreceğini kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.
Saygılarımızla.
24 Ocak 2016
İsmail SAİDOĞLU
ADD Orhangazi Şubesi
Yönetim Kurulu Başkanı
Uğur Mumcu Belgeseli – Ahmet Gürel tarafından hazırlanmıştır.