Basın AçıklamalarıHaberlerManşet

ADD Orhangazi’den Diyanet İşleri Başkanı hakkında suç duyurusu

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Ayasofya’daki cuma hutbesinde kullandığı ifadelere tepkiler sürüyor. Atatürkçü Düşünce Derneği Orhangazi Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Saidoğlu, Erbaş hakkında suç duyurusunda bulundu.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın 24 Temmuz’da Ayasofya’da verdiği Cuma hutbesinde kullandığı ifadelere yer verilen suç duyurusu dilekçesinde şu ifadeler yer aldı;

Diyanet İşleri Başkanı sıfatıyla gerek yazılı, gerekse de sözlü basında çok geniş şekilde yer aldığı üzere 24.07.2020 günü Ayasofya Camiinde kılınan ve yoğun katılımın olduğu Cuma Namazında hutbe sırasında “Allah’ın izni ve inayetiyle İstanbul’u fethe mazhar olan, aziz şehrin tek bir taşına bile zarar gelmesine izin vermeyen, cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han’a ve 01 Haziran 1453’te Ayasofya’da ilk Cuma namazını kıldıran ilim ve hikmet sahibi Akşemsettin Hazretlerine selam olsun” diyerek başladığı sözlerini “Bizim inancımızda vakıf malı kutsaldır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar” şeklinde sürdürmüş ve haklarında dua ettiği İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet ile hocası devrin bilim insanı Akşemsettin’in aksine, ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu, dolayısıyla Ayasofya’nın bulunduğu İstanbul’u da işgalden kurtarmış GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’e lanet okumuştur.

Tarihi gerçeklere baktığımızda, Atatürk zamanında diplomatik bazı zorunlu nedenlerle önce müze olarak belirlenmiş Ayasofya yine Atatürk’ün emri ile tapuya müze olarak değil cami olarak tescil edilmiştir. 19.11.1936 tarihinde düzenlenen Tapu Senedi şöyledir. Vasfı: Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medrese-i müştemil AYASOFYAYI KEBİR CAMİİ ŞERİFİ. Sahibi: Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı. Gerçek bu şekilde olmasına rağmen tarih bilgisinden yoksun şüpheli daha önce de görüldüğü ve ulusumuzun yakından izlediği üzere ülkemizin kurucusu Atatürk’e karşı kin ve nefret duyguları beslemektedir ve bu durum kendisinde takıntı halini almıştır, bu duygularını yeri geldiği her zaman dışa vuracak şekilde de dile getirmektedir. Hutbe de yaptığı hakaret sözlerinden sonra basına verdiği demeçte “ölünün arkasından dua okunur, lanet değil” demesine rağmen, hemen ardından “ben görevimi yaptım” diyerek herhangi bir pişmanlık duymadığını da göstermiştir.

Şüphelinin yukarıda belirttiğimiz sözleri 5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanununda ifade edilen Atatürk’ün hatırasına alenen hakarettir. Kanunun 1. maddesinde “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” denilmekte, 2. maddesinde ise toplu olarak veya umuma açık yerde yapılması halinde cezanın yarı oranında arttırılacağı hükmünü getirmektedir. Şüpheli Ali Erbaş hakkında sözünü ettiğimiz bu kanun gereği soruşturma açılarak cezalandırılması yönünde kamu davası açılmasını talep ediyoruz.

Şüpheli, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez Anayasamızın başlangıç bölümündeki ilkelere, ilk dört maddede ifadesini bulan ve özellikle 2. maddede yazılı “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne karşısında Anayasaya da aykırı davranmaktadır.

Yine Anayasanın 136 maddesi Diyanet İşleri Başkanlığı başlığı altında “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanunda gösterilen görevleri yerine getirir” hükmünü içermektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin yerine kurulan, İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kurumdur. Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 429 sayılı kanunla Türkiye CumhuriyetiBaşbakanlığına bağlı bir teşkilat olarak kurulmuştur.

Yukarıda belirttiğimiz durum karşısında şüpheli ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret ettiği gibi, başında bulunduğu kendi kurumunun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e de hakaret etmektedir.

Anayasamızda ve 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda, başkanın yani şüphelinin görevleri belirlenmiştir. Bu görevleri yerine getirirken laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek hareket etmesi gereği belirtilmiştir. Bu görevler arasında hele de ülkemizin kurucusuna, daimiönderimize hakaret asla yoktur, olamaz da. Şüpheli Ayasofya minberinde Cuma hutbesinde Atatürk ve ona destek olmuş devletimizin diğer önemli değerlerine hakaret ederek TCK madde 257 de bahsedilen görevi kötüye kullanma suçunu bir kamu görevlisi olarak görevini “hukuka aykırı şekilde” yaparak işlemiştir. Şüpheli hakkında ayrıca bu nedenle de soruşturma açılmasını talep ediyoruz.

Şüpheli, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşüncelerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek hareket etmesi ve görev yapması gerekirken bunun aksine sadece ülkemizin aydınlık geleceğinin önünde büyük engel teşkil eden yobaz kesim ve hilafet özlemi duyan bir kısım aymazların sözcüsü gibi davranmak suretiyle Atatürk’e lanet okumakla, kurucu önderi Atatürk’ü seven ve saygı duyan çok büyük çoğunluk halk kesimini karşısına almak suretiyle TCK madde 216 da Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama başlığı altında “Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini diğer bir kesim aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmünü içeren suçu işlemiştir. Nitekim şüphelinin bu sözlerinden sonra bazı kesimlerin cesaret ve cüretleri artmış, hilafet çağrılarını yüksek sesle dile getirir olmuşlar ve bu gelişmeleri halkımızın büyük çoğunluğu dehşetle izleme durumundadırlar. Şüphelinin bu nedenle de hakkında soruşturmanın tamamlanarak kamu davası açılmasına karar verilmesini talep ediyoruz.

Şüpheli Ali Erbaş, geçmişte yaptığı bir konuşmasında “İnsanlar bize baktığında islamaheves etmeli” demişti. Anayasada ve DİB Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunda görevleri çizildiği şekilde görev yapmış olması durumunda bu dediği tam bir şekilde gerçek olur. Ancak gerek çeşitli zamanlardaki söylemleri ve duruşu, gerekse de hutbede söylediği sözler karşısında, bırakın islamaheves etmeyi, salt onun yüzünden halkımızın azımsanmayacak bir kesimi deizme, hatta ateizme yönelmektedir. Bu durumda şüpheliyi görevini kötüye kullanan bir kamu görevlisi durumuna getirmektedir.

Yukarıda sunulan nedenlerle şüpheliden şikayetçiyiz.Gerekli kovuşturmanın yapılarak 5816 Sayılı Kanun ve TCK. 216 ve 257 maddeleri ve eylemine uyan ilgili diğer maddeleri gereğince yargılanması için hakkında soruşturma başlatılarak ve sonucunda kamu davası açılmasına karar verilmesini talep ederiz.

Dilekçede, “Şüphelinin kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı hakaret içeren söylemleri Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurumsal kimliğine karşı da yapılmış hakarettir” ifadelerine yer verildi.

İsmail Saidoğlu

Atatürkçü Düşünce Derneği Orhangazi Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir