Tiyatro insan hayatının aynasıdır.
Atatürkçü Düşünce Derneği Orhangazi şubesi Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Saidoğlu, “ 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’ nedeniyle bir mesaj yayınladı. “Tiyatro insan hayatının aynasıdır. Günümüzde her ne kadar pahalı yapım ürünü olan sinema filmleri tiyatroların önüne geçtiyse de meraklıları hala tiyatro kültürünün kıymetini biliyor ve yaşatmaya çalışıyorlar. Bir eseri izleyiciye hissettirerek yaşayarak yansıtabilmek Ulusal kültürümüzün temelidir”.dedi
Dünya Tiyatrolar Günü’nün önemine işaret eden Saidoğlu ,
Cumhuriyetin kuruluşunda ülke yeniden inşa edilirken, devletin kuruluş siyasetine örnek oluşturmak üzere “Kültür Cumhuriyeti” olarak kurulmuştur. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Üniversiteler, Konservatuar, Devlet Tiyatroları, Devlet Operası, Devlet Balesi, Senfoni Orkestrası, Köy Enstitüleri, Halkevleri v.b. gibi kültür sanat alanındaki hızlı ve yoğun kurumlaşma bu anlayışın en belirgin örneğidir. Kültür sanat da, duygu ve düşünce dünyamızı değiştirme gücü ve işlevi nedeniyle, cumhuriyetin kuruluşunda “yapı taşı” olarak yer almıştır. Cumhuriyet; kuruluş tarihi 1923 ten başlayarak kültür sanat alanında kısa zaman içerisinde yoğun bir kurumlaşmaya sahne olmuştur.
Bugüne baktığımızda günümüz iktidarı asıl niyetini ortaya koydu. Devlet Tiyatrolarının “performansa dayalı sisteme geçirileceği ve özelleştirileceği” duyuruldu. Bundan böyle, tiyatro sanatının, kurulacak bir kurulun “takdir edeceği (kuşkusuz takdiri Cumhur Reisi yapacaktır) tiyatro projelerine ödenek verilerek” sürdürüleceği düşüncesine(!) kadar getirildi. Düşünce uygulamaya konursa, sanatçılara güvence sağlayan kadrolar tasfiye edilecek, Cumhuriyetin dev kurumu Devlet Tiyatrosu ölüme terk edilmiş olacaktır.
Ne yazık ki kültür sanat alanındaki kurumlaşma aynı anlayışla sürdürülemedi. Dahası giderek zamanla bir karşı harekete dönüştürüldü. Bugün yaşanan ise, kültür sanat alanındaki bu kısıtlı kurumlaşmanın da yok edilmesi sürecidir. Bu bir “kültürsüzleştirme” siyasetidir. Anlayışı somutlaştırmak için, devletin kültüre ayırdığı bütçe verilerine bakmak yeterlidir:Kaynağımız yok da diyemeyiz. Diyanet işlerine ayrılan bütçe, kültür ve turizm bütçesinin 3 katıdır. Sorun kaynak sorunu değil, zihniyet sorunudur. Biz nasıl bir ülke olacağız sorunudur. Nasıl bir ülke, nasıl bir halk istiyoruz sorunudur.
Türkiye’ye yobazlığı dayatan iktidarların ilk işi, sanat alanımız ile, çağdaş sanat kurumlarımızla uğraşmak olmuştur. Bundan da nasibini öncelikle alan kurumlar; tiyatro, opera, bale, senfoni orkestraları olmuştur. Bugün yaşanan da budur. Çünkü sanat aydınlatır, sanat özgürleştirir, sanat çevresini ve dünyayı sorgulayan bireyi – toplumu yaratır. Öyleyse, bu tür iktidarlara göre onları söndürmek gerekir. Yazıyı, ödünsüz Atatürkçü Ahmet Taner Kışlalı’nın, böyle bir iktidarın 1997-78 yıllarında, yine opera, bale, tiyatro ile uğraşılırken yazdığı yazıdan bir tümce ile bitirelim. “Çıkartın operayı, baleyi, tiyatroyu; Türkiye’nin İran’dan, Irak’tan, Suriye’den farkı kalmaz” diyordu. Oralarda yaşananlar ise, dileyelim ki bugün bizlere ders veriyor olsun…
Türk tiyatrosu duayenlerinden Muhsin Ertuğrul başta olmak üzere ,yüreği ışıklar altında bizlere hayatın en derin inceliklerini anlatmaya çalışan üstadlarımıza minnet borçluyuz.Gerçek emeğin önünde saygı ile eğiliyoruz.Sahnede ölmeye yemin etmiş tüm tiyatrocuların ve alkışta cömert olan tüm tiyatro severlerin “27 Mart Dünya Tiyatrolar günü kutlu olsun”
İsmail SAİDOĞLU
ADD Orhangazi Şubesi
Yönetim Kurulu Başkanı